28 May 2013

Tabular ve Tuhaf Gelenekler

 Merhaba arkadaşlar bugün sizlerle dünyadaki ilginç gelenekler ve tabularla ile ilgili kendi derlediğim yazıyı paylaşmak istedim.Tabuların ve Tuhaf Geleneklerin ilginç ve bir o kadarda iğrenç dünyası ile tanışın.İlginizi çekeceğini umuyorum.Altta konu ile ilgili görsel içerikte bulunmaktadır.İyi seyirler.(!)

İçeriğin Tamamı,Resimler ve Videolar için Devamını Gör'e Basınız.


                    



İnsan davranışları ya da belli kurallarla ilişkili olarak kutsal veya dokunulmaz olarak tanımlanmış oldukça güçlü sosyal yasaklara Tabu denir. Yani basitçe Tabu,dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan toplumların bugün için bize “inanılmaz” gelen tuhaf adetlerine verilen isimdir.

Etnologlar tarafından Polinezya dillerinden alınıp kullanılmaya başlanmıştır. Bazı tabular geçici, belli dönemler içinken bazıları süreklidir. Bazı kozmik ya da kutsal sayılan bölgeler, kimsenin yaklaşmaya cesaret edemediği yerler, bazı mezarlar gibi.

Bugün farkında olmadan uygulanan bazı gelenekler de tabulardan kaynaklanmıştır. Evrensel bir tabu yoktur ancak tabu mekanizması her zaman aynıdır.


Kızılderililerde, birçok Afrika kabilesinde, Şamanlarda kutsal güçlere sahip olan kişilerin itici görünüşe sahip, sinirsel açıdan dengesiz ya da çirkin kişilerden seçilmesi gibi şeyler tabunun örneklerinden biridir çünkü bu insanlar genelde değişik alışkanlıklara ,değişik geleneklere yada görünüşlere sahiptirler.


Sigmund Freud tabuların bilimsel bir analizini yapmış ve bu tür yasaklara karşı güçlü bilinçaltı güdülerle hareket edildiğini ortaya çıkarmıştır.

Araştırmacı yazarlarımızdan Ayhan Korkmaz bu konuları araştırarak “Tabular ve Tuhaf Adetler” adlı kitabından toplamıştır


Tabuların neler olduklarını daha iyi kavramak için Ayhan Korkmazın kitabından alınan tabu örneklerine biraz göz atalım ;





*Kuzeybatı Melanezya’da teyze çocukları arasındaki ilişki ensest (gönülsüz) olarak kabul edilirken, halayla ilişki “yerinde bir ilişki” olarak değerlendirilirdi.



*Bakireliğin hoş karşılanmadığı Kamchdal’da evlendiği kızın bakire olduğunu gören erkek, kayınvalidesine “kızının yetişmesinde ihmalkar davrandığını” için sitem ederdi.




*Japonya’da İmparator Buşido devrinde Samuray denilen savaşçı kastın üyeleri arasında eşcinsellik bir kuraldı.




*Eski Roma’da 24 Nisan hayat kadınlarının, 25 Nisan da hayat erkeklerinin günü olarak kutlanıyordu.



*Avustralyalı Kamilaroiler cesur bir insanın kalbini ve ciğerlerini, Filipinlerde yaşayan Efugaolar ise öldürdükleri düşmanın beynini emerlerdi.



*Zulu kabilesi üyeleri “düşmana gözlerini kırpmadan bakabilme gücünü kazanabilmek için” düşmanlarının alnının ortasını ve kaşını, Çinliler ise idam edilen ünlü haydutların safrasını yerlerdi.


*Yeni Gine yerlileri, misafirlerini uğurlarken inlemelerle birlikte bütün bedenlerini çamura buluyorlardı.


*Tibet’te ise misafir evden ayrılırken ona dil çıkararak uğurlamak adetti.

*Eskimolar ve Hintlilerde misafirin yediği yemek dolayısıyla ev sahibine teşekkür etmesi, geğirmesiyle anlaşılıyordu.

*Kirliliğin temel kural olduğu Ortaçağ döneminde de ilginç uygulamalar yaşandı. Bunlardan bazıları göz atacak olursak ;


*Ortaçağda Avrupa’daki rahibelerin yüz ve ellerinden başka yerlerini yıkamaları kesin olarak yasaklanmıştı. Kastilya Kraliçesi İsabella bile 50 yıldan fazla süren hayatı boyunca iki kez banyo yapmıştı.




*Kirlilik adeti Amerika’ya da bulaşmış Pennsylvania ve Virginia eyaletlerinde “banyo yapmayı yasaklayan” ya da belirli kısıtlamalar getiren kanunlar çıkarılmıştı.


*Philadelphia’da ise kanunla bir ay içinde birden fazla banyo yapan insanlar cezaevine gönderiliyordu.



*Tuvaletle henüz tanışmayan Avrupa’da lazımlıkları sokaklara boşaltma adeti 17. yüzyıla kadar sürdü. Fransa krallarından 14. Louis, gününün belli bir zamanını lazımlığında oturarak geçirir, devlet işlerini de buradan yürütürdü.


*1600’lerde İstanbul’a gelen İngiliz büyükelçiler, lazımlık kullanma ve bunu da pencereden boşaltma adetleri yüzünden şehirden uzak olan Tarabya’yaki bir konağa gönderilmişti. 19. yüzyıla gelindiğinde, kesin olarak tuvalet kullanma sözü vermeleri üzerine Taksim’e taşınmalarına izin verilmişti.

*Bazı toplumlarda günümüzün aksine “yaşlılık” iyi karşılanmıyor ve yaşlıların kendilerini öldürmeleri bekleniyordu. Bununla ilgili tabulara örnek olarak ;




*Eskimoların yaşlıları, iyice güçten düşünce intihar yoluna başvururken, Fijili yaşlı erkekler, ölme isteğini yakınlarına söylerlerdi. Kararlaştırılan gün geldiğinde de yaşlı erkek, canlı olarak toprağa gömülürdü.




*Yeni Hebridlerde de yaşlılar diri diri toprağa gömülürken, gömülmeyi istemeyen yaşlılara ise “ailenin yüz karası” olarak bakılırdı.




*İsveç’de akrabaları yaşlılığın acılarından kurtarmaya yarayan “aile topuzları” adlı dikenli topuzlar, son zamanlara kadar bulunuyordu.

*Çocuk kurban etmek de bir çok toplumda görülen “tüyler ürpertici” adetlerden biriydi.



Kartacalılar, site devletlerinin koruyucusu Tanrı Moloch’a kendi öz çocuklarını yakarak kurban ederlerken, Fenikeliler, salgın hastalıklar, kuraklık, savaş kaybetme gibi büyük felaketlerin yaşandığı günlerde “en sevdikleri çocuklarından birini” tanrıları Baal’e kurban verirlerdi.


New South Wales’da bazı kabilelerde, her kadının ilk doğan çocuğu, bir dinsel törenin parçası olarak kabile tarafından yenirdi.


Eski Isparta’da da çocuklar doğduklarında topluluğun yaşlılarına götürülür, yaşayıp yaşamayacaklarına onlar karar verirdi. Sağlıklı olanlar ana babalarına verilirken, sakat ve hastalıklı olanlar öldürülürdü. İstenmeyen çocukların öldürülüp derelere atıldığı Ortaçağ’da her adımda bir çocuk ölüsüyle karşılaşmak olağandı.



* Türk halk kültüründe tabu, "Koruğ" sözcüğü ile karşılanır. Bu kelime "Kor" sözcüğünden türemiştir ve korumak fiilinden gelir.Türk halk inancında, şamanizmde ve mitolojide bu yasakla sık sık rastlanılır.Yasak olan bir şeyin yapılması, dokunulması, gidilmesi, söylenmesi dinsel veya metafizik içerikli bir konuya bağlanır.Masallarda ve efsanelerde sık sık görülen yasaklar şu şekildedir.

1. Bakma yasağı: Savaşçının geriye dönüp bakmaması gerekir. Bazen de herkesin başını çevirip bakması yasaklanır.

2. Uyuma yasağı: Bir ağacın altında ejderhayı bekleyen yiğidin uyumaması gerekir. Bunun için kolunu keserek koluna tuz basar.

3. Söyleme Yasağı: Bazı sözlerin söylenmemesi veya hiç kimseyle konuşulmaması gerekir. Özellikle kutlu hayvanların adı anılmaz. Bazı soyut varlıkları anmak da onları çağırmak demektir.



*Evliliğin tarihini insanın ortaya çıkışından önceye götüren Will Durant, "Evlilik insandan daha eskidir" diyor. Ünlü bilim adamına göre evliliği icat edenler hayvanlardı. Hayvanlar dünyasına bakıldığında, bazı kuşlarda boşanma olmaksızın tek eşli olarak yavrularını büyüttükleri görülüyor. Sözgelimi leylekler arasında tek eşlilik esastır. Eşleşmeleri halinde artık bütün ömürlerini birlikte geçirirler. Kargalar da eşleştikten sonra neredeyse ömür boyu birlikte yaşarlar. Kuş türlerinin yüzde 90’ın-dan fazlasının tek eşli oldukları saptanmıştır. Şempanze ailesi ise bir baba, bir veya birkaç anne ve yavrulardan oluşur.



*İnanılması zor ama evlilik kurumunun bulunmadığı toplumlara istisnai de olsa rastlanmıştır. Antropologların bildirdiğine göre, Futuna ve Hawaii’de insanların çoğu evlenmeden yaşıyordu. Lubu’lar arasındaki ilişkiler rasgele cinsel ilişkiler biçimindeydi. Bunlarda evlilik anlamına gelen hiçbir sözcük bulunmuyordu. Aynı şekilde Borneo’da bazı kabilelerde de evliliğe rast-lanmamıştı.



*İslamiyetten önce Arabistan’da bir kadın birden çok erkekle aynı anda evlenebiliyordu. Bu tür evlilikten çok daha yaygın olanı ise bir erkeğin birden çok kadınla evlenmesidir ki, bu çeşit evlilik halen varlığını sürdürüyor. Ancak o devirde erkeğin evlendiği kadın sayısında herhangi bir sınırlama bulunmuyordu. Otuz, kırk hatta daha fazla kadın eş olarak alınabiliyordu.



*Eski Arabistan’da evlilik biçimlerinden belki de en ilginç olanı kimi kadınların bütün erkekleri kabul etmesidir. Bu kadınlar, tüm erkekleri kabul ettiklerinin anlaşılabilmesi için evlerinin kapısına bir bayrak asıyorlardı. Çocukları olursa ilişki kurdukları erkekleri biraraya topluyorlar ve “kaif” adı verilen biri çocuğun babasının kim olduğunu söylüyordu.



*Hunlar, Göktürkler ve Uygurlar’da görülen bir evlenme biçimi de şaşırtıcıdır. Erkek çocukların, babalarının ölmesi durumunda, üvey anneleriyle evlenmeleri gerekiyordu. Söz konusu adete ilişkin olarak bir Uygur vasiyetnamesinden anlaşıldığı kadarıyla, çocukların üvey anneleriyle evlenmelerine engel olunması da mümkündü.
*Eskimolarda görülen bir uygulama ise, bir Eskimo erkeğinin eşini, bir arkadaşına mevsimlik süre boyunca ödünç verebilmesidir.


*Avustralya’daki Dieri’lerde durum biraz daha farklıydı.Erkekler karılarını akrabası oaln bir erkeğe ödünç verebiliyorlardı,ancak Eskimolardan bir farkları vardı. Dieriler’de karısı istemese bile kocası onu bu tür bir ilişkiye zorlayabiliyordu.



*Bazı ilkel kabilelerde koca, karısını ya da kızını misafirlerine sunardı. Bu davranış konukseverliğin bir göstergesi olarak düşünülürdü. Öyle ki, bu şekildeki bir teklifin kabul edilmemesi ev sahibine ciddi bir hakaret olarak kabul edilirdi. Hatta sadece ev sahibine değil, ev sahibesine yani adamın karısına da hakaret olarak algılanırdı. Bazı Afrikalı erkeklerde, karılarını yabancı erkeklere sunmak bir saygı belirtisi idi. Aynı şekilde, bazı Kızılderili kabilelerinde de konuk olan erkeğe kadınlar sunulurdu.



*Bazı kültürlerde kadının kocasına bağımlılığı o kadar abartılıyor ki, kocası öldüğünde eşinin de peşinden gitmesi gerekiyordu. Öteki dünyada da kocasına hizmet etmesi için Yeni Gine’de, Fiji’de, Hindistan’da ve başka yerlerde ölen kocasının arkasından boğazlanarak öldürülüp kocasıyla gömülür, ya da intihar etmesi istenirdi.



*Hindistan’da görülen ve sati adı verilen bir geleneğe göre, kocaları ölen dul kadınlar diri diri yakılıyordu. MÖ 2000 yıllarından başlayarak bazı topluluklarda görülen bu uygulama 1829 yılında devletçe yasaklandı. Ancak yasaklandıktan sonra bile uzunca bir zaman uygulandı.



Şimdide resimlere bakalım.Evet iğrenç değil mi ? 










































3 yorum:

  1. İslam'ın olmadığı yerde her türlü iğrençlik normal olur.

    YanıtlaSil
  2. Sondaki fotoğraf benimdir. Lütfen silip tarafıma bilgi verin. İzin istemeden başkasının fotoğrafını kullanmak suçtur.
    Figen Gündüz Letaconnoux figoltx@yahoo.fr

    YanıtlaSil

Yorum yapmak için kaydolmanıza gerek yok.Çekinmeyin,buyrun lütfen